İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Üroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr Ali GÜNEŞ “Her türlü, riskli böbrek ameliyatlarını Üroloji kliniğimizde yapıyoruz ve çok yüksek başarı sağlıyoruz.’’ dedi.
Böbrek hastalıklarının nedenine değinen Prof. Dr. Ali GÜNEŞ “Tuz, böbrekler için aşırı zararlı ve hipertansiyona neden olarak tüm organlara zarar veren bir maddedir. Böbreklerimiz, kalbimiz, damarlar, beyin ciddi derecede zarar görür. Hipertansiyon uzun sürede böbrek yetmezliğine neden oluyor. Bu sebeplerden dolayı tuzu dikkatli kullanmalıyız. Yine toplum olarak sıvıyı az tüketiyoruz ve bu da böbrek taşına neden olabilir. Hareketsiz toplum olduğumuz için çok fazla hareket edip spor yapmıyoruz ve ülkemiz sıcak iklim kuşağında olduğu için taş oluşumu kolay olabiliyor .’’diye aktardı.
Böbrek taşı risk faktörlerini değinen GÜNEŞ “Böbrek taşı genetik olarak oldukça sık görülebilir. Annesinde, babasında, amcasında ya da herhangi bir dereceden bir yakınında taş olan insanlarda büyük olasılıkla taş hayatlarının bir döneminden karşılarına çıkabiliyor. Bunun dışında çocuklarda değişik metobolik nedenlerden dolayı taş oluşumunu görebiliyoruz. Çocuk taşları bizim için çok daha önemli, çünkü bu taşlar çocuğun hayatının tüm dönemlerinde karşımıza çıkabileceği için çocuğun böbrek fonksiyonlarını korumamız ve zamanında tedavi etmemiz açısından önemli oluyor.’’ diye açıkladı.
Böbrek taşı belirtilerinin farklı olduğunu aktaran GÜNEŞ “Böbrek taşı genellikle ağrı yapabiliyor. Bu ağrı çok değişik boyutlarda olabilir. Çok hafif rahatsız edici yan ağrısı ile
gelebileceği gibi, özellikle kasıklara yumurtalıklara doğru yayılabilen çok şiddetli kıvrandırıcı, bulantı ve kusmayla birlikte olabilen ağrıda olabilir. Bazen belirtisi idrarda kanama, bazen idrarda yanma olabilir.’’ şeklinde konuştu.
Genellikle 6 milimetreye kadar olan taşların düşme olasılığı çok yüksektir diyen GÜNEŞ “ Bu taşlar 6 milimetre büyüklükte ise taşlar yüzde 90 ya da 95 olasılıkla kendi kendine düşebilir. Ama daha büyüdükçe bir cm’ye doğru yaklaştıkça taşlar kendi kendine düşme olasılıkları ciddi derecede azalır. Bunlara bizim ek tedavi yöntemleri uygulamamız gerekiyor. Ek uygulamalarla ya da bir cerrahi müdahale ya da taş kırma yöntemleri gibi yöntemlerle taşların düşmesine yardım etmemiz veya taşları almamız gerekiyor.’’ ifadelerini kullandı.
Öncelikle böbrek taşına ilaçla tedaviyle başladıklarını belirten GÜNEŞ “ Düşebilecek potansiyeli olan taşlar için idrar kanalını gevşeten ve ödemi azaltan, oradaki şişliği düşüren azaltan ve kişinin taşı düşürmesini kolaylaştıran bazı ilaçlar kullanıyoruz. Bunlarla eğer başarılı olamıyorsak taş idrar kanalındaysa endoskopik yöntemlerimiz var. Bu endoskopik yöntemlerle kapalı ameliyat diye adlandırdığımız endoskopik cerrahi ve lazer uygulamalarıyla taşı kırarak alabiliyoruz. Yine böbrekteki bazı taşlarda dışarıdan şok dalgaları uygulayarak ESWL (vücut dışından gönderilen şok dalgaları ile taş kırma)uygulamalarıyla taşı kırarak kişinin düşürmesini sağlıyoruz. Daha büyük taşları böbrekteki daha büyük taşlarla özellikle iki cm üzerindeki taşlarda kapalı taş böbrek ameliyatı taş cerrahisi dediğimiz Perkütan Nefrolitotomi ameliyatı gerçekleştiriyoruz. Bizim kliniğimiz bu ameliyatlarda Türkiye’de öncü durumunda yaklaşık 4 bine yakın bu ameliyatlardan gerçekleştirdik. Bir yaşından altı bebeklerden yaşlı insanlara kadar her yaş grubunda bu kapalı ameliyatları yapabilmekteyiz ve bu ameliyatlarda kliniğimiz referans merkezi durumundadır. Bu konuda eğitime gelen kişiler olmakta ve biz bu konuda çok ciddi eğitimler vermekteyiz. Ülkemizde ilk üç merkezden biri olduğumuz söylenebilir. Yaklaşık yirmi yıldır bu ameliyatları gerçekleştiriyoruz. Kliniğimize Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinden bu tedaviler için geliyorlar. Bu konuda ciddi başarılarımız var. Her türlü riskli böbrek ameliyatını üroloji kliniğimizde yapıyoruz ve çok yüksek başarı sağlıyoruz.” şeklinde konuştu.
Son olarak böbrek taşı olan hastalar için önerilerde bulunan GÜNEŞ “Kişide taş tespit edilmişse öncelikle uygun takip programına girmeleri gerekiyor. Doktorların verdiği program ve önerilerine uymaları lazım. Bunların yanında hareketli yaşam tarzı olmalı, sporla içi içe olmaları, günlük 2- 3 litre civarında su içmelerini gerekir. Biz düzenli beslenmelerini öneriyoruz. Bazı hastalar süt içmeyelim, peynir ve yoğurt yemeyelim gibi yanlış inanışlara kapılıyorlar. Her şeyi yiyebilirler ama belli ölçülerde ve kontrollü bir şekilde tüketmeleri gerekiyor’’ diyerek sözlerini noktaladı