Harput’un Dünya Mirası Geçici Listesine alınmasına ilişkin Paris’te bulunan UNESCO merkez binasında tanıtım toplantısı gerçekleştirildi.
Medeniyetler merkezi Harput’un Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO) Dünya Mirası (Tentative List) Geçici Listesine alınmasına ilişkin önemli bir adım olan tanıtım toplantısında konuşan Elazığ Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz, Harput ve yöresinin Anadolu’nun en eski yerleşme birimlerinden biri olduğunu ve yerleşmenin tarih öncesi dönemlere kadar uzandığını ifade etti. Harput’un tarihsel serüvenini anlatan Başkan Yanılmaz, pek çok kültür ve medeniyete ev sahipliği yapan Harput’un aynı zamanda tarih boyunca bir eğitim merkezi olduğunu, coğrafi konumu itibariyle de ticaret açısından önemli bir konuma sahip olduğunu kaydetti.
BAŞKAN YANILMAZ’IN HARPUT TANITIM KONUŞMASI
“Şehrin çekirdeğini oluşturan etrafı derin uçurumlarla çevrili Harput Kalesi’nin (İç kale) ilk defa milattan önce 2000 yılında yapıldığı tahmin edilmektedir. Sonraki dönemlerde kalenin eteklerinde yerleşme başlamış, daha sonra da meydana gelen şehrin etrafı tekrar surlarla çevrilmiştir
Bizans kaynaklarında Kharpote ve batı tarihçilerin eserlerinde Quartapiert şeklinde geçmektedir.
Elazığ ve yöresinin yazılı tarihine gelince, bunun Hitit tabletlerindeki bilgilerle aydınlatıldığı görülmektedir. M.Ö. 2000’lerde yörenin İşuva
adıyla anıldığı belirlenmiştir. İşuva, M.Ö. 1375-1335 Hitit egemenliği altına girmişti.
M.Ö. 12-7 yüzyıllar arasında yöreye, kökenleri Hurriler’e dayanan ve merkezi Van (Tuşpa) olan Urartu Devleti hakim olmuştur. Yörede Urartu dönemi ile ilgili olarak, Harput Kalesi başta olmak üzere, Altınova’da Norşuntepe’de ortaya çıkarılan Urartu yerleşmesi, Palu Kalesi, Karakoçan (Bağın), ve İzoli (Kuşsarayı)’ndaki çivi yazılı kitabeler yöredeki Urartu hakimiyetini açıkça ortaya koymuştur.
M.Ö. 7. Yüzyılda Asur ve İskit akınları sonrasında Urartu devleti zayıflamış, Harput başta olmak üzere tüm yöre Med egemenliği altına girmiştir.
Ancak bu hâkimiyet uzun sürmemiş, M.Ö 6. Yüzyılın sonunda Medler de Pers hâkimiyeti altına girmiştir. M.Ö. 334’de Pers İmparatorluğunun tarihe karışmasıyla, yöre Hellenistik dönemi yaşamış olup, bu dönemde Harput’un Sofen Krallığı olarak adlandırıldığı görülmüştür.
M.Ö. 66 yılına kadar Harput Romalıların hakimiyetinde kalmış, yöreye M.Ö. 53 yılında Partlar gelmişlerse de, 272-309 yıllarına kadar Roma hakimiyeti devam etmiştir.
395’te Büyük Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesinden sonra Yöre Sasani ve Bizans mücadelelerine sahne olmuştur. 562 yılında yapılan barış ile Fırat ırmağı sınır kabul edilmiş, Fırat’ın batısı Bizans’ta, doğusu Harput ve çevresi Sasaniler’de kalmıştır. Bizanslıların Ziata Castellum, Arapların Hısn-ı Ziyad adı verdikleri Harput 6.yüzyıla kadar Bizans ile Sasani egemenliği arasında sık sık el değiştirmişse de çoğunlukla Bizans egemenliğin de kaldığı görülmüştür.
630’lu yıllarda yöreye İslam ordularının önderliğini yapan Arap akınları başlamıştır. Önceleri Romalılar ile Partlar sonra da Bizanslılar ile Sasaniler arasındaki savaşlarda sınır durumunda olan Harput ve yöresi, 7. Yüzyılın ortalarından başlayarak, bu kez de Bizans ile Araplar arasındaki savaşlara sahne olmuştur.
Harput, bu dönemde söz konusu üslerden birisi olmuştur.
Harput’un Bizanslıların hâkimiyetine ikinci defa geçişi 10.yüzyılda olmuştur. Bizans’ın doğuya karşı giriştiği seferlerde Harput ve yöresi daima ilk hedefler arasında olmuştur. Nitekim bu dönemde, Bizanslılar Harput’u ele geçirmişler ve burada bir vilayet teşkilatı kurarak kaleleri tahkim etmişlerdir. Harput’ta Bizans hâkimiyeti 11.yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir.
Harput ve çevresi 26 Ağustos 1071 Malazgirt muharebesinden sonra 1085 yılında Türklerin eline geçmiştir.
1507 yılında Safevilerin eline geçen Harput, 1515 yılında Çaldıran zaferinden sonra Osmanlı hâkimiyetine girmiştir.
Harput, 1518 yılında on üç mahalleden meydana geliyordu ve bunların dokuzunda Müslüman, dördünde gayrimüslim halk oturuyordu.
Şehrin 1518’de, 6.000 olan nüfusu giderek artmış ve bu rakam 1523’te 8.300’ü, 1566’da 13.400’ü geçmişti. 1516-1566 yıllarında toplam nüfusun %62’sini Müslümanlar, %38’ini gayrimüslimler teşkil etmekteydi.
XIX. Yüzyılda şehrin önemi biraz daha arttı ve nüfusu fazlalaştı; burayı ziyaret eden batılı seyyahlar yüzyılın ikinci yarısında nüfusun 25.000’i
aştığını belirtirler. V. Cuinet, XIX. Yüzyılın sonlarına doğru Harput’ta 12.600 Müslüman, 4.850 Gregoryen, 1.845 Protestan, 252 Katolik ve 453 Ortodoks’un yaşadığını: Tarihçi Şemseddin Sami ise, 2.670 ev, 843 dükkan, 10 cami, 10 medrese, 8 kütüphane, 8 kilise, 12 han ve 90 hamamın olduğunu kaydeder.
Osmanlı hâkimiyeti döneminde Harput, Basra ve Bağdat’tan Diyarbekir’e gelip Malatya ve Sivas istikametinde devam eden ticaret yolunun üzerinde bulunuyordu.
Bu kervan yolları Harput için önemli gelir kaynağı durumundaydı. 16. ve 17. Yüzyıllarda gelip geçen ticaret mallarından alınan vergiler önemli bir meblağ teşkil ediyordu. Harput aynı zamanda çevresinin sanayi merkezi durumunda idi.
Dericilik, demircilik ve bakırcılık çok gelişmişti. 17.yüzyıl ortalarında Evliya Çelebi Harput’ta 600’den fazla dükkân bulunduğunu kaydetmektedir.
Harput, eğitim kurumları açısından da geçmişten bugüne önemli bir merkez olmuştur. 1840’lı yıllarda kurulan Amerikan ve Fransız ve Alman okullarının varlığını görmekteyiz. Bunlardan 6 tanesi ilkokul, 1 tanesi de ortaokul olmak üzere toplam 7 adetti. İstanbul’dan sonra kolejin kurulduğu ilk merkezdir. Harput kalesi Urartu krallığı tarafında kurulmuş Perslerin hâkimiyetine girmiş. M.S. 11 yüzyılda Sasani, Bizans, Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır. Meryem Ana Kilisesi en eski mabetlerden biridir. M.S. 179. yıllarda inşa edildiği sanılan bu binanın ilk olarak putperestlerin
putlarının sakladığı yer olarak kullanılmıştır daha sonra kiliseye çevrilip ibadet yeri olmuştur. Buzluk Mağarası, buzluk taşı denilen kayalıklar arasında görülmeye değer turizm harikasıdır. Kışları sıcak yazları soğuktur. Ulucami 1156 yılında yapılmış ayakta kalan en eski camidir. Özelliği Pisa Kulesinden daha eğik oluşudur.
Harput, kökeniyle, kültürüyle, sanatıyla, hamamlarıyla, türbeleriyle, camileriyle tarihi antik bir açık hava müzesi şeklindedir.”
Elazığ Belediyesi’nin Harput’ta başlattığı restorasyon çalışmaları hakkında da bilgi veren Başkan Yanılmaz’ın sunumunun ardından ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Pierre Pinon, Yazar Görkem Gül Duman ve UNESCO Nezdinde Daimi Temsilci Büyükelçi Altay Cengizer tarafından Harput’a dair birer sunum gerçekleştirildi.
Yoğun bir katılımla gerçekleştirilen toplantıda konuşan ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı Harput’un tarihsel geçmişi hakkındaki detaylı paylaşımları yoğun ilgi gördü.
Harput’un UNESCO yolculuğu Kültür ve Turizm Bakanlığı ile işbirliği çerçevesinde sürdürülecek.